Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
image

KONSERVASYON BİLİMİ

Son yıllarda kültürel mirasın korunması ve konservasyonu alanında bilim ve teknolojiden sıklıkla yararlanılmaktadır. Bu çalışmalarda kullanılan bilimsel metotların uygulanması temeline dayanan ‘konservasyon bilimi’ oldukça gelişmiştir. Tüm sanat eserleri maddelerden oluştuğundan ve tarihçelerini fiziksel değişimleri belirlediğinden kimya, fizik ve diğer bilimler eserlerin orijinal yapısını mümkün olduğunca korumak için önemli araçlardır ( Brunetti, 2003).

Konservasyon bilimi alanındaki araştırmalar materyalin bozunma mekanizmasını ve kökenini belirlemeye, yeni konservasyon uygulamalarının geliştirilmesi ve denenmesine, yeni analitik metodolojilerin ve tekniklerin uygulanmasına, yeni görüntüleme ekipmanlarının tasarımı ve yapımına yoğunlaşmaktadır. Bu sebeple kimyagerler, fizikçiler, biyologlar ve konservasyon uzmanları bu amaçlar için disiplinler arası çalışmalar yapmaktadır (Brunetti, 2003) Şekil 1.1’de konservasyon biliminin temel prensipleri gösterilmiştir (Whitmore, 2005)

Lahanier’e göre tarihi eserlerin analizinde izlenecek ideal metot şu şekilde olmalıdır:

  • Tahribatsız: Örneğin materyalin fiziksel bütünlüğü korunmalıdır. Değerli eserler genellikle analizlerin obje üzerinde tahribat yaratmadığı durumlarda incelenebilir. Bu durum numune alınmamasını veya çok küçük miktarlarla sınırlı kalmayı gerektirir.
  • Hızlı: Sayıca fazla benzer eserlerin veya tek eser üzerinden farklı alanların analizi kısa sürede tamamlanabilmelidir.
  • Evrensel: Farklı şekil ve boyutlarda çeşitli eser veya materyal minimum ön uygulama ile tek cihazla analiz edilebilmelidir.
  • Kullanışlı: Heterojen materyallerin küçük alanlarının ve genelinin ortalama bileşimi aynı teknikle elde edilebilmelidir.
  • Hassas: Eser gruplama ve köken belirleme analizleri majör elementlerin yanı sıra iz elementleri de belirleyebilmelidir.
  • Çok elementli: Tek ölçümle birden fazla element hakkında eş zamanlı bilgi edinilmelidir. Dahası araştırma dahilinde varlığı düşünülmeyen elementleri de belirleyebilmelidir.

Analitik teknikler sanat eserlerinin yapısal malzemeleri hakkında bilgi vermekle kalmayıp kimyasal ve biyolojik bozunmaların kaynağını ve derecesini belirleyerek konservatörlere problemler hakkında erken uyarı sinyali verir (Janssens, 2004).